|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
çok daha büyük/fazla |
far greater adj.
|
|
Social inequality is present to a far greater extent.
Sosyal eşitsizlik çok daha büyük ölçüde mevcuttur.
More Sentences
|
Speaking |
|
2 |
Speaking |
daha büyük görünüyorsun |
you look older expr.
|
|
You look older than I am.
Benden daha büyük görünüyorsun.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
yaşça daha büyük olma |
eldership n.
|
|
4 |
General |
normalden daha büyük penisi varmış gibi davranan |
delow n.
|
|
5 |
General |
ışık hızından daha büyük hızlarla hareket eden teorik bir tanecik |
tachyon n.
|
|
6 |
General |
daha büyük ölçüde tartışma |
further discussion n.
|
|
7 |
General |
sofra tuzundan daha büyük taneli tuz |
kosher salt n.
|
|
8 |
General |
sofra tuzundan daha büyük taneli tuz |
koshering salt n.
|
|
9 |
General |
daha büyük beden |
bigger size n.
|
|
10 |
General |
daha küçük olan parçası büyük olanın içine girebilen seyahat çantası |
telescope n.
|
|
11 |
General |
daha küçük olan parçası büyük olanın içine girebilen seyahat çantası |
telescope bag n.
|
|
|
12 |
General |
daha büyük kısım |
the most feck n.
|
|
13 |
General |
daha büyük bir işten önce tamamlanması gereken ufak, nispeten önemsiz işler |
yak shaving n.
|
|
14 |
General |
koleksiyonu daha büyük göstermek için tutulan değeri düşük eşya |
filler n.
|
|
15 |
General |
daha büyük olma özelliği veya durumu |
majority [obsolete] n.
|
|
16 |
General |
ulus veya dünya gibi daha büyük bir oluşumun özeti niteliğindeki topluluk, kuruluş gibi birim |
microcosm n.
|
|
17 |
General |
kendi rahibi bulunmayıp daha büyük dini kuruluşların desteği ile varlığını sürdüren kilise veya hristiyan cemaati |
mission n.
|
|
18 |
General |
daha büyük olma |
moreness n.
|
|
19 |
General |
kendinden daha büyük veya üstün bir rakibi yenen taraf |
giant-killer n.
|
|
20 |
General |
daha büyük bir şeye dahil etme |
hedging [obsolete] n.
|
|
21 |
General |
daha büyük veya önemli bir şeye bağlı olan şey |
incident n.
|
|
22 |
General |
daha büyük veya önemli bir şeyin sonucu olan durum |
incident n.
|
|
23 |
General |
(özellikle daha büyük bir tekneye hizmet için kullanılan) küçük tekne |
cock [obsolete] n.
|
|
24 |
General |
(özellikle daha büyük bir tekneye hizmet için kullanılan) küçük tekne |
cock-boat [obsolete] n.
|
|
25 |
General |
çevresindekilerden daha büyük ve güçlü olan ulus |
colossus n.
|
|
26 |
General |
daha büyük bir serginin parçası olan seçkin pul sergisi |
court of honor n.
|
|
27 |
General |
yirmi veya daha büyük puntolu baskı harfi ölçüsü |
paragon n.
|
|
28 |
General |
daha büyük bir kanalın içine kazılan kanal |
cunette n.
|
|
29 |
General |
daha büyük bölüm |
feck [obsolete] n.
|
|
30 |
General |
kasın daha sabit, merkezi veya büyük olan tutunma noktası |
origination n.
|
|
31 |
General |
bir kasın daha sabit, merkezi veya büyük olan parçası |
origination n.
|
|
|
32 |
General |
komünist ülkelerde daha büyük bir organ tarafından seçilen daimi bir yürütme komitesi |
presidium n.
|
|
33 |
General |
daha büyük bir yapıyı destekleyen küçük parça |
bearer n.
|
|
34 |
General |
daha büyük bir projenin parçası olan küçük proje |
subproject n.
|
|
35 |
General |
daha büyük bir eve taşınmak |
move to a bigger house v.
|
|
36 |
General |
çözülmesi gereken daha büyük sorunları olmak |
have bigger problems to solve v.
|
|
37 |
General |
(birinden) daha büyük yalancı olmak |
outlie v.
|
|
38 |
General |
sayı, miktar, güç veya önem bakımından daha büyük olmak |
reign v.
|
|
39 |
General |
yasal faiz oranından daha büyük indirimle satın almak |
shave a note v.
|
|
40 |
General |
daha büyük hale gelmek |
encrease [obsolete] v.
|
|
41 |
General |
daha büyük hale getirmek |
encrease [obsolete] v.
|
|
42 |
General |
sayı/miktar olarak daha büyük olmak |
outstrip v.
|
|
43 |
General |
çim topu oyununda küçük topu iki yüzü olan daha büyük toplarla çevrelemek |
wood v.
|
|
44 |
General |
(bir şeyi) daha büyük veya önemli bir şeye bağlamak |
bootstrap v.
|
|
45 |
General |
daha büyük bir yapının parçası olarak dahil etmek |
model v.
|
|
46 |
General |
daha büyük bir yapının parçası olarak kullanmak |
model v.
|
|
47 |
General |
daha büyük bir su kütlesine akmak |
mouth v.
|
|
48 |
General |
daha büyük bir şeye dahil etmek |
hedge [obsolete] v.
|
|
49 |
General |
daha büyük olmak |
oversize v.
|
|
50 |
General |
daha büyük veya önemli bir şeyle birlikte kurup çalıştırmak |
piggyback v.
|
|
51 |
General |
daha büyük bir izleyici kitlesini çekmek |
outpull v.
|
|
52 |
General |
daha büyük olmak |
outsize v.
|
|
53 |
General |
daha büyük bir değere dönüştürmek |
parlay v.
|
|
54 |
General |
normalden daha büyük ölçüde olana ait |
kingsize adj.
|
|
55 |
General |
rütbece daha büyük |
major adj.
|
|
56 |
General |
-den daha büyük |
greater than adj.
|
|
57 |
General |
bir tarafı diğerine göre daha ağır veya büyük olan |
lopsided adj.
|
|
58 |
General |
yaşça daha büyük |
senior adj.
|
|
59 |
General |
normal ölçüsünden daha büyük olan |
supersize adj.
|
|
60 |
General |
büyük parçaları daha yönetilebilir bileşenlere ayıran |
top-down adj.
|
|
61 |
General |
metindeki büyük harflerden belirgin şekilde daha büyük olup altı aynı satırda hizalanan |
cockup adj.
|
|
62 |
General |
ortalamadan daha büyük boyutlu |
queen-size adj.
|
|
63 |
General |
normalden daha büyük kafatası hacmine sahip |
megacephalous adj.
|
|
64 |
General |
kendi klasmanından daha büyük |
horse adj.
|
|
65 |
General |
daha büyük ölçüde |
more of adj.
|
|
66 |
General |
daha büyük derecede |
more of adj.
|
|
67 |
General |
bilinenden sayısız kere daha büyük olan |
myriadfold adj.
|
|
68 |
General |
bir tarafı diğerinden daha büyük olan |
lobsided adj.
|
|
69 |
General |
bir tarafı daha büyük olan |
one-sided adj.
|
|
70 |
General |
bir tarafı diğerine göre daha ağır veya büyük olan |
one-sided adj.
|
|
71 |
General |
iki buçuk kat daha büyük |
sesquiduplicate adj.
|
|
|
72 |
General |
büyük versiyonuna oranla daha ufak boyutlu ve yumuşak çizgilerden oluşan (harf) |
small adj.
|
|
73 |
General |
(diğer harflere göre) daha büyük yazılan |
stickup adj.
|
|
74 |
General |
(süslemeli ilk harf) daha büyük |
stickup adj.
|
|
75 |
General |
daha da büyük bir dereceye kadar |
all the more so adv.
|
|
76 |
General |
daha büyük ölçüde |
to a greater extent adv.
|
|
77 |
General |
daha büyük ölçüde |
more so adv.
|
|
78 |
General |
daha büyük derecede |
more so adv.
|
|
79 |
General |
daha büyük ölçüde |
still [obsolete] adv.
|
|
80 |
General |
daha büyük ölçüde anlamı veren ön ek |
be- pref.
|
|
Phrasals |
|
81 |
Phrasals |
daha büyük bir bütünden pay olarak alıp çıkarmak |
carve out v.
|
|
82 |
Phrasals |
birini, bir şeyi veya bir sayıyı bir gruptan veya daha büyük bir şeyden çıkarmak |
subtract from (something) v.
|
|
83 |
Phrasals |
(daha büyük, kapsamlı, anlamlı bir şey) haline gelmek |
build into (something) v.
|
|
84 |
Phrasals |
(daha büyük, kapsamlı, anlamlı bir şeye) dönüşmek |
build into (something) v.
|
|
85 |
Phrasals |
(daha büyük, kapsamlı, anlamlı bir şey) haline getirmek |
build into (something) v.
|
|
86 |
Phrasals |
(daha büyük, kapsamlı, anlamlı bir şeye) dönüştürmek |
build into (something) v.
|
|
87 |
Phrasals |
kovanın çapını (daha büyük kalibreli bir mermiye göre) ayarlamak |
neck up v.
|
|
88 |
Phrasals |
daha büyük bir yere açılmak |
open out on something v.
|
|
89 |
Phrasals |
sonu daha büyük bir yere varmak/çıkmak |
open out on something v.
|
|
90 |
Phrasals |
daha büyük bir yere açılmak |
open out onto something v.
|
|
91 |
Phrasals |
sonu daha büyük bir yere varmak/çıkmak |
open out onto something v.
|
|
92 |
Phrasals |
(bir şeyi) daha büyük (bir şey) haline getirmek |
work (something) up into (something) v.
|
|
Phrases |
|
93 |
Phrases |
bir dalgadan daha büyük hiçbir duygu yoktur ki kendi formunu uzun süre sürdürebilsin |
no emotion, any more than a wave, can long retain its own individual form expr.
|
|
94 |
Phrases |
daha büyük miktarlarda |
in larger amounts expr.
|
|
95 |
Phrases |
daha büyük miktarlarda |
in larger quantities expr.
|
|
96 |
Phrases |
'-den biraz daha büyük |
and a half expr.
|
|
97 |
Phrases |
normalden daha büyük, ciddi, yoğun bir şey/kimse |
and a half expr.
|
|
Proverb |
|
98 |
Proverb |
ufak bir barış büyük bir zaferden daha iyidir |
better a lean peace than a fat victory
|
|
99 |
Proverb |
yangından mal kaçırır gibi uygulanan değişiklikler daha büyük sorunlara yol açar |
three moves are as bad as a fire
|
|
100 |
Proverb |
bir aksilik sonradan olacak daha büyük bir problemi engelleyebilir |
a stumble may prevent a fall
|
|
101 |
Proverb |
bir aksilik/engel uzun vadede daha büyük problemlerin oluşmasını engelleyebilir |
a stumble may prevent a fall
|
|
Colloquial |
|
102 |
Colloquial |
(kıyafetlerde göğsü daha büyük gösteren) jel dolgu |
chicken fillet n.
|
|
103 |
Colloquial |
daha büyük bir cihaza takılan ufak elektronik cihaz |
dobber [uk] n.
|
|
104 |
Colloquial |
daha büyük/iyi bir saksıya dikmek |
up-pot v.
|
|
105 |
Colloquial |
daha büyük penise sahip bir erkek partnerini daha iyi tatmin eder/partneri için daha çekicidir |
size matters expr.
|
|
106 |
Colloquial |
boyutu büyük olan bir şey küçük olandan daha iyidir |
size matters expr.
|
|
Idioms |
|
107 |
Idioms |
daha büyük, istenmeyen bir duruma yol açabilecek küçük, zararsız eylem |
a camel's nose (under the tent) n.
|
|
108 |
Idioms |
bir sorunun daha da büyük sorunlara yol açmasını engellemek |
stop the bleeding v.
|
|
109 |
Idioms |
büyük bir cesaretle daha önce hiç yapılmamış olanı yapmak |
boldly go where no man has gone before v.
|
|
110 |
Idioms |
daha büyük olmak |
be head and shoulders above v.
|
|
111 |
Idioms |
daha büyük olmak |
stand head and shoulders above v.
|
|
112 |
Idioms |
benzerlerinden çok daha iyi, büyük olmak |
be in a different league v.
|
|
113 |
Idioms |
küçük bir miktar parayı vermekten kaçınırken uzun vadede daha büyük bir para harcamak zorunda kalmak |
be penny-wise and dollar-foolish v.
|
|
114 |
Idioms |
büyük bir cesaretle daha önce hiç yapılmamış olanı yapmak |
boldly go where no one has gone before v.
|
|
115 |
Idioms |
küçük tasarruflar etmeye çalışırken daha büyük bir girişimi riske atmak |
spoil the ship for a ha'p'orth of tar v.
|
|
116 |
Idioms |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
if (something) sneezes, (something else) catches a cold expr.
|
|
117 |
Idioms |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
if (something) catches a cold, (something else) gets pneumonia expr.
|
|
118 |
Idioms |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
when (something) catches a cold, (something else) gets pneumonia expr.
|
|
119 |
Idioms |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
when (something) sneezes, (something else) catches a cold expr.
|
|
120 |
Idioms |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
when the US/UK/China, etc. sneezes, Japan/Germany, etc. catches cold expr.
|
|
121 |
Idioms |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
when a sneezes, b catches a cold expr.
|
|
122 |
Idioms |
kendi sorunlarını çok dert etme (başkalarının daha büyük sorunları var) (haline şükret) |
worse things happen at sea expr.
|
|
123 |
Idioms |
uzaktan bakıldığında büyük resmi görmek daha kolaydır |
hindsight is (always) 20/20 expr.
|
|
Trade/Economic |
|
124 |
Trade/Economic |
daha büyük geri dönüşler |
greater returns n.
|
|
125 |
Trade/Economic |
daha büyük sorumluluklar alma aşamasına yükselme |
graduation n.
|
|
126 |
Trade/Economic |
daha büyük pazar payı |
bigger market share n.
|
|
127 |
Trade/Economic |
iki veya daha fazla büyük firmanın tekel oluşturmak üzere birleşmeleri |
trust n.
|
|
128 |
Trade/Economic |
(şirkette) elde edilen uygun koşulları daha büyük imtiyazlar için emsal veya koz olarak kullanmak |
whipsaw v.
|
|
Politics |
|
129 |
Politics |
daha büyük bir grup tarafından kendi içine dahil edilme |
cooptation n.
|
|
130 |
Politics |
daha büyük bir zümre içinde itici güç görevi yapan unsur |
ginger group [uk] n.
|
|
131 |
Politics |
daha büyük bir oluşumun içinde yer alıp bütünden kopan ve bütünü temsil ettiğini iddia eden küçük grup |
rump n.
|
|
132 |
Politics |
kadınların oy verme hakkını elde etmesinden sonra kamu işlerinde daha büyük roller alabilmeleri için abd'de kurulan kar amacı gütmeyen bir kuruluş |
lwv (league of women voters) abrev.
|
|
Institutes |
|
133 |
Institutes |
finansal olarak kendi kendine yetemeyen ve parasal desteği kendi mezhebinden veya daha büyük dini kurumlardan alan yerel kilise |
mission n.
|
|
Industry |
|
134 |
Industry |
iki veya daha fazla sayıdaki büyük şirketin birleşmesi |
megamerger n.
|
|
Insurance |
|
135 |
Insurance |
kişinin ödeyebileceğinden daha büyük miktardaki sigorta |
overinsurance n.
|
|
Technical |
|
136 |
Technical |
belirlenen mikron boyutundan daha büyük katı parçacıkları elemeye yarayan filtre |
nominal filter n.
|
|
137 |
Technical |
daha büyük bir motoru veya türbini çevirmekte kullanılan küçük motor |
turning engine n.
|
|
138 |
Technical |
90°'den daha büyük bir açı |
obtuse angle n.
|
|
139 |
Technical |
daha büyük bir tünelin başında yapılan nispeten küçük kazı |
pilot n.
|
|
140 |
Technical |
daha büyük bir alana geçirerek (sıvının) basıncını azaltmak |
throttle v.
|
|
141 |
Technical |
bir tarafı daha büyük ya da daha alçak |
lopsided adj.
|
|
142 |
Technical |
90°'den daha büyük (açı için) |
obtuse adj.
|
|
Computer |
|
143 |
Computer |
gizlenmiş yazı (şifrelemeden farklı olarak daha büyük bir metin içine bir mesajın yerleştirilmesi) |
steganography n.
|
|
144 |
Computer |
kullanıcı isteklerini işlemek için iki veya daha fazla sunucu kullanan büyük internet sitesi |
web farm n.
|
|
145 |
Computer |
kullanıcı isteklerini işlemek için iki veya daha fazla sunucu kullanan büyük internet sitesi |
web server farm n.
|
|
146 |
Computer |
daha büyük bir belleğe yeniden yazılması gerekli verileri içeren |
dirty adj.
|
|
Mechanic |
|
147 |
Mechanic |
hareket etmekte olan cıvatanın itici güçten daha büyük direnç nedeniyle durması |
refusal n.
|
|
148 |
Mechanic |
yükün asıldığı küçük bir tamburu olup aynı aks üzerinde halat etrafında döndürülerek yükün çıkarıldığı daha büyük bir tamburu olan bir basit vinç |
whip crane n.
|
|
149 |
Mechanic |
tahrik mili esas tahrik milinden daha büyük bir açısal hızda hareket eden dişli takımı |
overgear n.
|
|
Textile |
|
150 |
Textile |
kumaşı incelemek ve kusurları gidermek için büyük rulolardan çözüp daha küçük rulolara geri saran tekstil işçisi |
tuber n.
|
|
151 |
Textile |
kumaşı inceleyerek kusurları gidermek için büyük rulolardan çözüp daha küçük rulolara geri saran tekstil işçisi |
winder n.
|
|
Architecture |
|
152 |
Architecture |
daha büyük bir yapının ucuna yerleştirilen süs veya nesne |
terminal n.
|
|
153 |
Architecture |
daha büyük bir yapının ucuna yerleştirilen süs veya nesne |
terminal figure n.
|
|
Automotive |
|
154 |
Automotive |
silindirlerin daha büyük bir ölçüye rektifiye edilmesi için kullanılan makine |
boring bar n.
|
|
155 |
Automotive |
silindirlerin daha büyük bir ölçüye tornalanması |
boring n.
|
|
Marine |
|
156 |
Marine |
(seyir halindeki başka geminin) daha büyük yelken kapasitesinden faydalanmak |
overbear v.
|
|
Medical |
|
157 |
Medical |
erkek memesinin normalden daha büyük ölçülerde büyümesi |
gynecomastia n.
|
|
158 |
Medical |
erkek memesinin normalden daha büyük ölçülerde büyümesi |
gynaecomastia n.
|
|
159 |
Medical |
normalden daha büyük kafatası hacmine sahip |
megalocephalous adj.
|
|
160 |
Medical |
normalden daha büyük kafatası hacmine sahip |
megacephalic adj.
|
|
Anatomy |
|
161 |
Anatomy |
daha büyük bir damarı besleyen küçük toplardamar |
tributary n.
|
|
162 |
Anatomy |
hücre veya daha büyük bir yapının bileşeni olan iplik benzeri lif |
fibril n.
|
|
163 |
Anatomy |
daha büyük bir yapının herhangi bir bölümü |
part n.
|
|
Psychology |
|
164 |
Psychology |
nesneleri ve kendi vücut kısımlarını olduklarından daha büyük görme yanılgısı ile karakterize edilen bir mani |
macromania n.
|
|
165 |
Psychology |
küçük bir objenin aynı ağırlıktaki büyük bir objeden daha ağır geldiği yanılsaması |
size-weight illusion n.
|
|
Pathology |
|
166 |
Pathology |
retina hastalıkları ve bazı beyinsel bozukluklardan kaynaklanan, görüş alanındaki her şeyi olduğundan daha büyük görme durumu |
macropsia n.
|
|
Optics |
|
167 |
Optics |
ışığın fotoğraf emülsiyonu taneleri yoluyla yayılarak resmin köşelerini daha büyük göstermesi |
irradiation n.
|
|
Printing |
|
168 |
Printing |
normalden daha büyük punto gerektirmek |
run upon sorts v.
|
|
169 |
Printing |
normalden daha büyük punto kullanmak |
run upon sorts v.
|
|
Gastronomy |
|
170 |
Gastronomy |
alman simidinin daha yumuşak ve büyük bir çeşidi |
pretzel n.
|
|
171 |
Gastronomy |
daha büyük miktarda unun mayalanması amacıyla ince bir maya hamuru hazırlamak |
set a sponge v.
|
|
Math |
|
172 |
Math |
küçük sayıları daha büyük birimlere çevirme |
reduction ascending n.
|
|
173 |
Math |
büyük sayıları daha küçük birimlere çevirme |
reduction descending n.
|
|
174 |
Math |
(seri, vektör) mutlak değeri daha büyük bileşene sahip olmak |
dominate v.
|
|
175 |
Math |
daha büyük mutlak değerde olmak |
dominate v.
|
|
176 |
Math |
bir veya birden fazla sayı veya değişkene eşit veya daha büyük olan (limit veya sınır) |
upper adj.
|
|
177 |
Math |
daha büyük terime ait farkın birden büyük olduğu orana özgü |
superpartient adj.
|
|
178 |
Math |
daha büyük terime ait farkın birden büyük olduğu oran ile ilgili |
superpartient adj.
|
|
Geometry |
|
179 |
Geometry |
iç açılarından biri 90 dereceden daha büyük olan (üçgen) |
obtuse adj.
|
|
Physics |
|
180 |
Physics |
parçacığın yalıtkan ortamdan ışık hızından daha büyük bir hızla geçerken oluşturduğu ışıma |
cerenkov effect n.
|
|
181 |
Physics |
kütlesi elektrondan 207 kat daha büyük olan kararsız bir lepton |
muon n.
|
|
Chemistry |
|
182 |
Chemistry |
(iki aynı molekülün birleşerek daha büyük boyutlu bir molekül oluşturması amacıyla) dimer oluşturmak |
dimerize v.
|
|
183 |
Chemistry |
(iki aynı molekülün birleşerek daha büyük boyutlu bir molekül oluşturması amacıyla) dimer oluşturmak |
dimerise v.
|
|
Biology |
|
184 |
Biology |
adalarda yaşayan türlerin kıtalarda yaşayan akrabalarından daha büyük boyutlara sahip olmaları durumu |
island gigantism n.
|
|
185 |
Biology |
küçük lenfositlerin mitoz geçirebilen daha büyük hücrelere dönüşümü |
blastogenesis n.
|
|
186 |
Biology |
komensal veya simbiyotik çiftlerden daha büyük, güçlü veya baskın olanı |
host n.
|
|
187 |
Biology |
daha büyük bölümün birleştiği küçük bazal yapı |
pedicel n.
|
|
Marine Biology |
|
188 |
Marine Biology |
diğerlerinde daha uzun büyük ve konik diş |
canine n.
|
|
Astronomy |
|
189 |
Astronomy |
nispeten düşük yüzey sıcaklığı ve güneşe göre daha büyük çapı olan büyük, yaşlı ve parlak yıldız |
red giant star n.
|
|
190 |
Astronomy |
küçük bir gök cisminin veya gölgesinin daha büyük bir gök cisminin diski üzerinden geçişi |
transit n.
|
|
191 |
Astronomy |
neptün'e kıyasla güneşin etrafında daha büyük bir mesafede dönen gök cismi |
trans-neptunian object (tno) n.
|
|
192 |
Astronomy |
kalkışta daha büyük bir itme sağlamak için sıvı yakıtlı rokete eklenen katı yakıtlı roket |
zero stage n.
|
|
193 |
Astronomy |
neptün'e kıyasla güneş etrafında daha büyük bir mesafede dönen büyük gök cismi |
orcus n.
|
|
194 |
Astronomy |
güneş'in yörüngesinde bulunup neptün'ün güneş'e ortalama uzaklığından daha büyük mesafede olan cüce gezegen |
plutoid n.
|
|
195 |
Astronomy |
100 milyar güneş kütlesinden daha büyük olan teorik kara delik sınıfı |
stupendously large black hole n.
|
|
196 |
Astronomy |
daha büyük bir galaksinin etrafında dönen küçük galaksi |
satellite galaxy n.
|
|
197 |
Astronomy |
neptün'e kıyasla güneşin etrafında daha büyük bir mesafede dönen |
trans-neptunian adj.
|
|
Zoology |
|
198 |
Zoology |
çinçilladan daha büyük, çukur kazan sürücül bir kemirgen türü |
chinchillon (lagostomus maximus) n.
|
|
199 |
Zoology |
çinçilladan daha büyük, çukur kazan sürücül bir kemirgen türü |
viscacha n.
|
|
200 |
Zoology |
hindistan ve malaya'da bulunan, fare geyiğinden biraz daha büyük bir yaban geyiği |
napu (tragulus javanicus) n.
|
|
201 |
Zoology |
hamster'dan biraz daha büyük olan kemirgen bir canlı |
ginepig n.
|
|
202 |
Zoology |
yavrusu yetişkininden daha büyük olan bir güney amerika kurbağası |
jakie (pseudis paradoxa) n.
|
|
203 |
Zoology |
çinçilladan daha büyük |
vizcacha n.
|
|
204 |
Zoology |
güney meksika'dan ve panama'ya uzanan coğrafyada yaşayan, halka kuyruklu kediden daha uzun kuyruğu ve daha büyük cüssesi olan rakun benzeri hepçil bir memeli |
cacomistle (bassariscus sumichrasti) n.
|
|
205 |
Zoology |
fil gibi 1 tondan daha ağır olan büyük otoburlara verilen ad |
megaherbivore n.
|
|
206 |
Zoology |
brachiosauridae familyasından, uzun boyunlu, küçük kafalı ve ön bacakları arka bacaklarından daha uzun olan çeşitli otçul büyük dinozorlara verilen ad |
brachiosaurid n.
|
|
207 |
Zoology |
güney amerika'ya özgü, hint domuzu ile akraba olup ondan daha büyük olan bir kemirgen |
moco n.
|
|
208 |
Zoology |
güney amerika'ya özgü, hint domuzu ile akraba olup ondan daha büyük olan bir kemirgen |
rock cavy n.
|
|
209 |
Zoology |
güney amerika'ya özgü, hint domuzu ile akraba olup ondan daha büyük olan bir kemirgen |
cavia rupestris n.
|
|
210 |
Zoology |
daha büyük bir çöküntü veya yükseltinin ortasında küçük papillası olan |
papillulate adj.
|
|
Botanic |
|
211 |
Botanic |
asya'nın doğusunda yetişen, frenk soğanından daha büyük bir bitki |
oriental garlic (allium tuberosum) n.
|
|
212 |
Botanic |
asya'nın doğusunda yetişen, frenk soğanından daha büyük bir bitki |
chinese chive n.
|
|
213 |
Botanic |
asya'nın doğusunda yetişen, frenk soğanından daha büyük bir bitki |
garlic chive n.
|
|
214 |
Botanic |
asya'nın doğusunda yetişen, frenk soğanından daha büyük bir bitki |
asian chives n.
|
|
215 |
Botanic |
asya'nın doğusunda yetişen, frenk soğanından daha büyük bir bitki |
chinese leek n.
|
|
216 |
Botanic |
daha üstteki veya büyük bir filizden çıkan filiz |
undershoot n.
|
|
217 |
Botanic |
bazı bulaşıcı bitki virüslerinin daha büyük rna'ları ile ilişkili küçük bir rna parçacığı |
virusoid n.
|
|
218 |
Botanic |
bryum cinsinden olanlara benzeyip daha büyük olan bir yosun cinsi |
mnium n.
|
|
219 |
Botanic |
bryum cinsinden olanlara benzeyip daha büyük olan bir yosun cinsi |
genus mnium n.
|
|
220 |
Botanic |
bitkiyi daha büyük saksıya yerleştirme tekniği |
potting on n.
|
|
221 |
Botanic |
büyük uç lobu ve daha küçük yanal lobları bulunan (yaprak) |
lyrated adj.
|
|
222 |
Botanic |
silindirik gövdesi ve daha büyük çaplı dışbükey başı olan |
mushroom-headed adj.
|
|
223 |
Botanic |
daha büyük bir yapının parçasını oluşturan |
partial adj.
|
|
Agriculture |
|
224 |
Agriculture |
kum tanesinden daha büyük parçalara öğütülmüş kabuklu tahıl |
groat n.
|
|
225 |
Agriculture |
(dikili bitkiyi) daha büyük bir saksıya almak |
pot on v.
|
|
Tobacco |
|
226 |
Tobacco |
büyük kıtalı tütünlerde orta damarın alttan bir kısmının kesilerek kalan ayanın daha ufak parçalara mekanik olarak bölünmesi |
threshing n.
|
|
Fishery |
|
227 |
Fishery |
daha büyük bir ağdan balık toplamak için kullanılan ortası derin bir ağ tipi |
tuck n.
|
|
228 |
Fishery |
daha büyük bir ağdan balık toplamak için kullanılan ortası derin bir ağ tipi |
tuck seine n.
|
|
229 |
Fishery |
daha büyük bir ağdan balık toplamak için kullanılan ortası derin bir ağ tipi |
tuck net n.
|
|
Social Sciences |
|
230 |
Social Sciences |
kabileden daha büyük devletten daha küçük bir topluluk |
chiefdom n.
|
|
Education |
|
231 |
Education |
öğrencileri daha yüksek düzeye ve büyük sorumluluklara hazırlamak için oluşturulmuş sınıf |
remove [brit] n.
|
|
History |
|
232 |
History |
daha büyük bir kulenin tepesinde bulunan küçük kule biçimindeki arma sembolü |
turret n.
|
|
233 |
History |
daha büyük bir oluşumun parçası olan federal devlet |
free state n.
|
|
Religious |
|
234 |
Religious |
başka bir ülkedeki büyük bir manastıra bağlı olan daha küçük ibadethane |
alien priory n.
|
|
Environment |
|
235 |
Environment |
sağlığının bozulması veya sayısının azalması daha büyük çevresel felaketlere işaret eden organizma |
climate canary n.
|
|
236 |
Environment |
bir veya daha fazla büyük şehirden oluşan yoğun nüfuslu bölge |
corridor n.
|
|
Geography |
|
237 |
Geography |
küçük bir vadiden daha büyük bir vadiye akmak |
debouch v.
|
|
238 |
Geography |
(deniz benzeri) daha büyük bir med cezirsel su kütlesine yer altından bağlı olup yüzey bağlantısı bulunmayan |
anchialine adj.
|
|
Military |
|
239 |
Military |
savaşa karışmaları halinde daha büyük bir kuvvetin kullanımını tetikleyecek küçük bir kuvvet |
tripwire n.
|
|
240 |
Military |
mermi kalibresinin çelik zırhın kalınlığından daha büyük olması |
overmatch n.
|
|
241 |
Military |
iki veya daha fazla gruptan oluşup iki veya daha fazla filoyu yöneten büyük bir düzen |
wing [us] n.
|
|
242 |
Military |
(abd hava kuvvetleri'nde) hava kuvvetinden daha büyük birlik |
command n.
|
|
Hunting |
|
243 |
Hunting |
barut yanma kapasitesi namlu hacminden daha büyük olan (silah) |
overbore adj.
|
|
Sport |
|
244 |
Sport |
vuruş açısı, 5 numaralı demir golf sopasınınkinden daha büyük ve 6 numaralı demir golf sopasından daha küçük olan demir uçlu bir golf sopası |
mashy n.
|
|
245 |
Sport |
el tutma yeri ve kiriş arasında yumruktan daha büyük mesafe olan (yay) |
highly strung adj.
|
|
246 |
Sport |
el tutma yeri ve kiriş arasında yumruktan daha büyük mesafe olan (yay) |
highly-strung adj.
|
|
247 |
Sport |
(yay) el tutma yeri ve kiriş arasında bir yumruktan daha büyük mesafeye sahip olan |
high-strung adj.
|
|
Card |
|
248 |
Card |
her zamankinden veya izin verilen tutardan daha büyük olan bahis parası |
overbet n.
|
|
Wagering |
|
249 |
Wagering |
bahisçinin bahsinin daha büyük olduğu oran |
betting odds n.
|
|
Art |
|
250 |
Art |
(heykel ve resimlerde) kendi bünyesinde ayırt edici birim oluşturan veya daha büyük bir kompozisyonun parçası olan iki veya daha fazla şekil |
group n.
|
|
Music |
|
251 |
Music |
boyutu viyoladan daha büyük olan yaylı bir müzik aleti |
viola di amore n.
|
|
252 |
Music |
tipik obuadan daha büyük ve pes sesli obua çeşidi |
basset oboe n.
|
|
253 |
Music |
daha büyük bir parça veya yapının temelini oluşturan kısa bir melodik veya armonik birim |
figure n.
|
|
254 |
Music |
(daha büyük iki ses perdesi arası mesafede) alt ses aralığı |
subinterval n.
|
|
255 |
Music |
ikiliden daha büyük aralıklardan meydana gelen (melodik perde değişimi) |
disjunct adj.
|
|
Printery |
|
256 |
Printery |
metindeki büyük harflerden belirgin şekilde daha büyük olan ancak altı aynı satırda hizalanan harf veya karakter |
cockup n.
|
|
257 |
Printery |
başlık veya reklam gibi vurgulanmak istenen kısımlarda kullanılan, metin gövdesi yazı tipinden daha büyük bir yazı tipi |
display type n.
|
|
258 |
Printery |
daha büyük bir metni oluşturan metin |
intext n.
|
|
259 |
Printery |
büyük bir yaprağın kenarına iliştirilmiş daha küçük kağıt parçası |
flyer n.
|
|
Archaic |
|
260 |
Archaic |
bir tarafı daha büyük olan |
lapsided adj.
|
|
Engineering |
|
261 |
Engineering |
(daha büyük bir harita içine yerleştirilen) bağımsız harita |
inset n.
|
|
Ornithology |
|
262 |
Ornithology |
kuzey amerika'da bulunan, küçük deniz ördeğine benzemekle beraber az daha büyük olan bir ördek |
troop duck (aythya marila nearctica) n.
|
|
263 |
Ornithology |
kuzey amerika'da bulunan, küçük deniz ördeğine benzemekle beraber az daha büyük olan bir ördek |
greater scaup duck n.
|
|
264 |
Ornithology |
kuzey amerika'da bulunan, küçük deniz ördeğine benzemekle beraber az daha büyük olan bir ördek |
greater scaup n.
|
|
265 |
Ornithology |
kuzey amerika'da bulunan, küçük deniz ördeğine benzemekle beraber az daha büyük olan bir ördek |
scaup duck n.
|
|
266 |
Ornithology |
eski dünya'ya özgü, bataklık çulluğundan daha büyük ve koyu renkli olan bir çulluk |
woodcock snipe n.
|
|
Slang |
|
267 |
Slang |
kiminki daha büyük yarışı |
dick measuring contest n.
|
|
268 |
Slang |
20 inç veya daha büyük tekerlek jantı |
dub n.
|
|
Modern Slang |
|
269 |
Modern Slang |
olduğundan daha uzun/büyük verilen ölçü |
dick inches n.
|
|
270 |
Modern Slang |
nesneleri gerçekte olduğundan daha büyük ya da küçük veya daha uzak ya da yakın algılama veya görsel dışındaki diğer duyuların bozulmasıyla gelişen bir algı bozukluğu |
alice in wonderland syndrome n.
|
|
271 |
Modern Slang |
yaşı büyük olan kişinin daha bilgili ve tecrübeli olacağı inancı |
age superiority n.
|
|